27 Ağustos 2019 Salı

Aşk-ı İstanbul-Güzel İstanbul


  Güzel İstanbul

İtiraf ediyorum aşığım bu şehre.


Seven sevdiğine şiirler yazar methiyeler düzer,şarkılar söyler.

Aşkını duyurmak için çabalar,işe yarasa da yaramasa da.

Benim bu şehre olan sevdam bana ne verir bilemem ama ben de içimde tutamadıklarımı kağıda dökenlerdenim. 




Seni sevdim güzel İstanbul.

Güzel bakan güzel görürmüş ben sana güzel baktım.Şimdi cennetim gibisin.

Her gece bağrında uyuyup her gün sende uyanmak çok güzel her sabah kucaklamak seni bir kıtadan bir kıtaya bakışlarımla. Çok güzel.

Tarihin,camilerin heybetli duruşun çok güzel.Dünya var oldukça Rabbim seni korusun ey güzel şehir.





Seni kaç kişi terk etti İstanbul?
Görüp de terk eden var mı seni?
Eğer böyle bir fikre kapılırsam bir gün
Ne olur gönderme beni...




26 Ağustos 2019 Pazartesi

Boğaz'da Güneş ile Ay'ın Buluştuğu Yer-Mihrimah Sultan Camisi

                                Mihrimah Sultan Cami

                                                          
  Tarihimize mühendislik ve sanatıyla büyük yapılar bırakmış Mimar Sinan'ın, bir ömür nasıl geçirilir ve insan öldükten sonra bile kendini yaşarmışcasına nasıl hissettirir sorusuna cevap verdiği onlarca eserinden biri.








     Bu eserin de çok bilinen o meşhur hikayesi var ama hikayenin çok daha ötesinde tüm nezaket ve aynı zamanda gösterişiyle hem bir ibadethane, hem bir soluklanma yeri, hem de bir anıt gibi seriliyor önümüze Mihrimah Sultan Camii.


  


      Onu görüp de İstanbul'un eski halini hayal etmemek elde değil. Filmlerdeki gibi beyler ellerinde bastonlarıyla tüm ağırbaşlılıklarıyla yürüyor, hanımlar şemsiyeleriyle ipek mendillerini kibarca ellerinde tutup asil duruşlarıyla seyrediyorlar İstanbul'u. Sarayburnu'ndan sandallara binip Üsküdar kıyısına yanaşıyorlar, indikleri anda kulaklarımızda başlayıveriyor Nihavend Makamı o çok sevdiğimiz İstanbul Türküsü ''Üsküdar'a Gider İken''. Bu yakada, en az o zarif hanım ve beyler kadar zarif olan İskele Camisi Mihrimah Sultan karşılıyor onları. Anadolu topraklarına hoş geldiniz dercesine.



  



   Adını yine zarafetine yakışır bir kadın sultandan alıyor, Kanuni Sultan Süleyman'ın biricik kızı Mihrimah Sultan'dan. Rivayete göre de İstanbul'un bu güzel camisinin mimarı Sinan'ın Mihrimah Sultan'a aşkını gizlediği bir hediyedir.




  Edirnekapı'da bir adaşı vardır bu caminin.İkisinin de minareleri arasından ayın 14'ünde güneş ve ayın doğuşu ve batışı aynı şekilde izlenirmiş.Tabi Mihrimah isminin anlamının da güneş ve ay demek olduğunu belirtirsek her şey daha da anlam kazanmaya başlıyor. Büyük bir mühendislik ve bunun yanında ince bir düşünce, muhteşem bir sanat saklanmış, benzersiz bir hediye. Sinan Mihrimah'ına kavuşamamış ama İstanbul'a böyle harikulade bir hikaye ve iki güzel cami bırakmış. 

     



  Şimdilerde Üsküdar'ın baş köşesinde ezan sesinin yankılandığı bu köklü ve zarif caminin yapımına 1540'da başlanmış sekiz yıl sürmüş ve bir külliye olarak inşa edilmiş.Sadece cami değil, bunun yanında imarethane,sıbyan mektebi,medrese ve hatta hamam,çeşme, su yolları gibi halkın ihtiyaçlarını karşılamak amaçlı geniş bir yapı olarak tasarlanmış.Yapının genişliği ve dizaynı zaten Sinan'ın müthiş teknik zekasının ve sanatçılığının kanıtlarından biri.Şu an külliyenin büyük bir kısmı günümüze ulaşmamış olsa da burada bulunup o zamanları hayal etmek bile insanı alıp götürüveriyor.

25 Ağustos 2019 Pazar

İstanbul'da Bir Küçük Kız-Kız Kulesi


                                  İstanbul'da Bir Küçük Kız


 Büyüleyici ihtişamlı büyük şehir, İstanbul.



  İçinde milyonlarca insan taşıyan, bir görenin bir daha bırakıp gidemediği bu şehir kim bilir kimlerin hikayelerini saklıyor içerisinde.Bazılarınınsa hikayesi anıt gibi karşımızda durup hala kendini dinletmek istiyor. 




  Bugün ben de efsaneleşmiş bir tanesini anlatacağım sizlere.İstanbul'da bundan yıllar yıllar önce yaşamış milyarlarca kadından birinin hikayesini.Bu hikaye belki Dünya'da çoğu kez yaşandı, duyulmadı, tanınmadı,unutuldu ama onun farkı kendi hikayesinin anıtını hala görebilmemizde gizli.Bu anıt Kız Kulesi. 


 Aslında Kız Kulesi'nin birkaç farklı  hikayesi var. En çok bilinenlerinden biriyse kralın çok sevdiği kızının hastalanıp genç yaşta bir yılan tarafından ısırılıp zehirlenerek öleceği kehanetiyle burayı inşa edip kızını orada hastalık ve ölümden uzakta yaşaması için gönderdiği hikaye.Fakat hediye olarak gönderilen sepet dolusu üzümün içine gizlenen yılan tarafından ısırılıp zehirlenerek ölmüştür genç kız.Hem de bu kadar sevilip korunmak istenmesine rağmen.


 İstanbul boğazının eşsiz güzelliğine 2500 yıldır eşlik eden bu güzel kulenin böyle bir sebeple yapılıp yapılmadığını bilemiyoruz ama uzun zaman Bizans ve Osmanlı İmparatorluğuna gemi denetimi ve gözlem yeri olarak hizmet etmiş.Günümüzde Üsküdar'ın Salacak sahilinden o Üsküdarı, Üsküdarlılar da onu seyrederken kendisi hikayelerini anlatamasa da hala milyonlarca hikayeye tanıklık etmeye devam ediyor.





a

A