Boğaz'da Güneş ile Ay'ın Buluştuğu Yer-Mihrimah Sultan Camisi
Mihrimah Sultan Cami
Tarihimize mühendislik ve sanatıyla büyük yapılar bırakmış Mimar Sinan'ın, bir ömür nasıl geçirilir ve insan öldükten sonra bile kendini yaşarmışcasına nasıl hissettirir sorusuna cevap verdiği onlarca eserinden biri.
Bu eserin de çok bilinen o meşhur hikayesi var ama hikayenin çok daha ötesinde tüm nezaket ve aynı zamanda gösterişiyle hem bir ibadethane, hem bir soluklanma yeri, hem de bir anıt gibi seriliyor önümüze Mihrimah Sultan Camii.
Onu görüp de İstanbul'un eski halini hayal etmemek elde değil. Filmlerdeki gibi beyler ellerinde bastonlarıyla tüm ağırbaşlılıklarıyla yürüyor, hanımlar şemsiyeleriyle ipek mendillerini kibarca ellerinde tutup asil duruşlarıyla seyrediyorlar İstanbul'u. Sarayburnu'ndan sandallara binip Üsküdar kıyısına yanaşıyorlar, indikleri anda kulaklarımızda başlayıveriyor Nihavend Makamı o çok sevdiğimiz İstanbul Türküsü ''Üsküdar'a Gider İken''. Bu yakada, en az o zarif hanım ve beyler kadar zarif olan İskele Camisi Mihrimah Sultan karşılıyor onları. Anadolu topraklarına hoş geldiniz dercesine.
Adını yine zarafetine yakışır bir kadın sultandan alıyor, Kanuni Sultan Süleyman'ın biricik kızı Mihrimah Sultan'dan. Rivayete göre de İstanbul'un bu güzel camisinin mimarı Sinan'ın Mihrimah Sultan'a aşkını gizlediği bir hediyedir.
Edirnekapı'da bir adaşı vardır bu caminin.İkisinin de minareleri arasından ayın 14'ünde güneş ve ayın doğuşu ve batışı aynı şekilde izlenirmiş.Tabi Mihrimah isminin anlamının da güneş ve ay demek olduğunu belirtirsek her şey daha da anlam kazanmaya başlıyor. Büyük bir mühendislik ve bunun yanında ince bir düşünce, muhteşem bir sanat saklanmış, benzersiz bir hediye. Sinan Mihrimah'ına kavuşamamış ama İstanbul'a böyle harikulade bir hikaye ve iki güzel cami bırakmış.
Şimdilerde Üsküdar'ın baş köşesinde ezan sesinin yankılandığı bu köklü ve zarif caminin yapımına 1540'da başlanmış sekiz yıl sürmüş ve bir külliye olarak inşa edilmiş.Sadece cami değil, bunun yanında imarethane,sıbyan mektebi,medrese ve hatta hamam,çeşme, su yolları gibi halkın ihtiyaçlarını karşılamak amaçlı geniş bir yapı olarak tasarlanmış.Yapının genişliği ve dizaynı zaten Sinan'ın müthiş teknik zekasının ve sanatçılığının kanıtlarından biri.Şu an külliyenin büyük bir kısmı günümüze ulaşmamış olsa da burada bulunup o zamanları hayal etmek bile insanı alıp götürüveriyor.
Yorumlar
Yorum Gönder